Anonim Şirketlerde SGK ve Vergi Borçlarından Sorumluluk

I. GİRİŞ

Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri, şirketi hem iç ilişkilerde hem de dış dünyayı temsilen asli organ olarak temsil etmektedirler. Bu sebeple anonim şirket yönetim kurulu üyeleri şirketin kamuya olan borçlarının ödenmemesinden dolayı kişisel malvarlıklarıyla sorumlu tutulurken, şirket ortaklarının kamu alacaklarına karşı sorumluluğu üst düzey yönetici ve yetkili olmalarına bağlıdır. Özellikle vergi borçları ve Sosyal Güvenlik Kurumu (‘‘SGK’’) prim borçları yönünden 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun getirdiği düzenlemeler, şirket malvarlığının borcu karşılamaya yetmemesi durumunda yönetim kurulu üyelerine “kusur aranmaksızın” objektif sorumluluk yüklemektedir.

Anonim şirketler ayrı birer tüzel kişilik olarak kendi borçlarından kendileri sorumludur. Kural olarak şirket alacaklıları, borçlarını şirket malvarlığından tahsil etmek durumundadır. Ancak sosyal güvenlik prim borçları ve vergi borçları gibi kamu alacaklarında Kanun, şirket yönetim kurulu üyelerine; diğer bir deyişle kanuni temsilcilere doğrudan sorumluluk yükleyebilmektedir. Bu düzenlemelerin amacı, şirket malvarlığından tahsil edilemeyen kamu alacaklarının kamu yararı gözetilerek yöneticilerin şahsi malvarlıklarından tahsilini sağlamaktır.

II. SGK PRİM BORÇLARINDAN DOLAYI YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88. Madde hükmü, işverenlerin SGK’ya olan prim ve benzeri borçlarının ödenmemesi halinde uygulanacak sorumluluğu düzenlemektedir. Bu maddeye göre, tüzel kişi işverenlerin ödenmeyen prim ve diğer SGK alacaklarından, “şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri” işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaktadırlar. Bu yasal düzenleme, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyelerinin SGK’ya olan prim borçlarından şirketle birlikte sorumlu tutulabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.

  • Sorumluluğun Kapsamı ve Niteliği

Yönetim kurulu üyelerinin SGK prim borçlarından doğan sorumluluğu, müşterek ve müteselsil sorumluluk niteliğindedir. Bu, SGK’nın alacaklarını tahsil ederken şirketi veya yönetim kurulu üyelerini dilediği sırada ve birlikte takip edebileceği anlamına gelmektedir. Nitekim SGK, uygulamada şirketin ödenmemiş prim borcu için çoğu zaman tüm yönetim kurulu üyelerine ayrı ayrı ödeme emri göndermektedir. Kanun gereği SGK, alacağın tahsili için yönetim kurulu üyelerinin her birine, şirketi öncelikle takibe gerek olmaksızın doğrudan başvurabilmektedir. Başka bir deyişle, SGK prim alacağı söz konusu olduğunda, şirket borcunun önce şirket malvarlığından tahsili şartı aranmaksızın, yönetim kurulu üyelerinin tamamı tüm borç için muhatap alınabilmekte ve bu kişiler borcun ödenmesinden tüm kişisel malvarlıklarıyla sorumlu kılınmaktadır. SGK, alacağın tamamını yönetim kurulundaki tek bir üyeden dahi talep edebilmektedir. Borcu ödeyen üye, ödediği tutar için şirkete rücu etme hakkına sahip olsa da bu süreç üyelerin mal varlığı ile sorumlu olmaları hususunu bertaraf etmemektedir.

  • Kusur ve Haklı Sebep

Yönetim kurulu üyelerinin SGK prim borçlarından sorumluluğu, kanun lafzından kaynaklanan objektif bir sorumluluktur. Yönetim kurulu üyeleri kusurları söz konusu olmasa dahi kuruma karşı müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.  Kurum yönetim kurulu üyelerinden her birini, şirketi öncelikle takip etme zorunluluğu olmaksızın takip edebilir ve ödeme emri gönderebilir. Doktrindeki diğer bir görüşe göre ise bu sorumluluğun bir tür “kusura dayalı sorumluluk” olduğu vurgulanmıştır. Türk Ticaret Kanunu hükümleri özellikle TTK m.553 uyarınca yönetim kurulu, şirket işlerinin özenle yürütülmemesinden doğan zararlardan kusurları oranında sorumlu tutulur. SGK prim borçları bakımından da 5510 sayılı Kanun’un 88 maddesinde yer alan “haklı bir sebep olmaksızın” ifadesi, yönetim kurulunun ihmal veya kusurunu şart koştuğu şeklinde yorumlanmaktadır. Basitçe ifade etmek gerekirse, eğer primlerin zamanında ödenmemesine engel oluşturacak haklı bir neden örneğin mücbir sebep halleri, öngörülemeyen ve kaçınılamayan durumlar varsa, yöneticiler sorumluluktan kurtulabilmektedir.  Ancak haklı sebep kavramı her somut olayda yargı mercilerinin takdirine bağlı olarak değerlendirilirken, ispatı sorumluluktan kurtulmak isteyen yöneticiye yüklenmektedir.

  • Sorumluluğun Dönemi ve Kişisel Şartları

Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, görevde bulundukları dönemde doğan prim borçları ile sınırlıdır. Bir kişi, prim borcunun ait olduğu dönemde şirketin yönetiminde yer almıyorsa, salt ortak olması onu sorumlu kılmamaktadır. Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.6.2020 tarihli kararında, 2002-2005 yılları arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış bir kişinin, 2008 yılında tahakkuk eden SGK prim borçlarından dolayı artık yönetici olmadığı için sorumlu tutulamayacağına hükmedilmiştir. Kararda açıkça “Anonim şirketlerde ortakların prim borçlarından dolayı üst düzey yönetici ve yetkili olmadıkları sürece sorumlulukları yoktur” denilerek, sadece ortak sıfatının borç için yeterli olmadığı vurgulanmıştır. Dolayısıyla, bir yönetim kurulu üyesi istifa etmiş veya görev süresi dolmuşsa, ayrılmasından sonra doğacak SGK borçları için şahsi sorumluluğu doğmayacaktır. Aynı şekilde, prim borcunun doğduğu tarihte şirketin yönetiminde olmayan diğer ortaklar da bu borçtan dolayı takip edilemezler.  Bu ilke, yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiği tarihten sonraki dönemlere ilişkin sorumluluğu ortadan kaldırdığı gibi, göreve sonradan gelen üyelerin de önceki dönemlere ait borçlardan sorumlu olmayacağı anlamına gelmektedir.  Bu sebeple, anonim şirket yönetim kurulu üyeleri SGK prim borçlarının zamanında ödenip ödenmediğini yakından takip etmelidirler.

III. VERGİ BORÇLARINDAN DOLAYI YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU

Anonim şirketlerin vergi borçları ve buna bağlı ferî alacaklar açısından, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (‘‘VUK’’) madde 10 ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun madde 35 ile düzenlenmiştir. VUK md.10 uyarınca, vergi mükellefi veya sorumlusu bir tüzel kişi ise, vergisel ödevlerin yerine getirilmesinden o tüzel kişinin kanuni temsilcileri sorumludur. Kanuni temsilci, anonim şirketlerde esas itibariyle yönetim kurulu üyeleridir. Şayet bu ödevler zamanında yerine getirilmez ve şirketin ödemesi gereken vergiler tahakkuk edip de ödenmezse, verginin tahsilinden kanuni temsilciler kendi mal varlıkları şahsen sorumlu olmaktadırlar.  6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi de benzer şekilde, “tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarının, kanuni temsilcilerin şahsi malvarlıklarından tahsil edileceğini” hükme bağlamaktadır. Bu yasal çerçeveye göre anonim şirketin vergi borcu ödenmezse, vergi dairesi şirketin kanuni temsilcisi olan yönetim kurulu üyelerine yönelerek borcun ödenmesini isteyebilir ve gereken yasal takibi yapabilmektedir.

  • Sorumluluğun Şartları

Vergi borçları nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, kanunda bazı ön koşullara bağlanmıştır. Bu koşullar, diğer bir deyişle temsilcinin sorumluluğunun doğabilmesi için aranan şartlar şu şekilde özetlenmektedir

  1. Kanuni Temsilci Olma

Kişinin, vergi borcunun doğduğu ve ödenmesi gerektiği dönemde şirketin kanuni temsilcisi sıfatını taşıması gerekmektedir.  Anonim şirketlerde kural olarak şirketi temsil ve idare yetkisi yönetim kuruluna aittir. Temsil yetkisi Türk Ticaret Kanunu’na uygun şekilde bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine ya da TTK 375 uyarınca yönetim kurulu üyeleri tarafından atanan müdür sıfatına haiz üçüncü kişilere bırakılmış olabilmektedir. Ancak her durumda, verginin ödenmesinden sorumlu tutulacak kişi, o dönemde şirketi temsil görev ve yetkisine sahip olmalıdır. Örneğin, vergi borcunun ilgili olduğu dönemde şirketi temsil eden kişi yönetim kurulu üyesi değil de müdür olarak atanmış bir üçüncü kişi ise, sorumluluk öncelikle bu müdüre ait olacaktır. Buna karşılık, verginin tahakkuk ettiği dönemde yönetim kurulunda bulunan üyeler de kanunen temsilci sayıldığından, temsil yetkisi fiilen devredilmiş olsa bile, vergisel yükümlülüklerin yerine getirilmemesinden doğan sorumluluktan kurtulamayabilirler. Özetle, sorumlu tutulacak kişinin o vergi borcu açısından kanuni temsilci sıfatı bulunması gerekmektedir.

  1. Ödeme Yükümlülüğünün İhlali

Şirketin ödenmesi gereken vergiyi süresinde ödememiş olması gerekmektedir. Bu durum genellikle vergi borcunun şirket malvarlığından tahsil edilemediği veya edilemeyeceğinin anlaşılmasıyla ortaya çıkmaktadır. Kanun, kanuni temsilcinin sorumluluğunu “vergisel ödevlerin yerine getirilmemesi” olgusuna bağladığı için, eğer şirket vergisini zamanında ödemişse ya da bir şekilde bu borç sonradan şirketçe ödenirse temsilcinin sorumluluğu gündeme gelmemektedir. Dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, şirketin aslında ödemekle yükümlü olduğu bir verginin ödenmemiş olmasına bağlı kılınmaktadır.

  •  Yönetim Kurulu Üyelerinin İkincil Sorumluluğu

Yönetim kurulu üyelerinin vergi borçları nedeniyle sorumluluğu, fer’i nitelikte yani ikincil dereceden bir sorumluluktur. Bu, öncelikle vergi borcunun şirketin kendi malvarlığından tahsiline çalışılması, eğer bu girişim sonuçsuz kalır veya borcun şirketten tahsilinin imkânsız olduğu anlaşılırsa, ondan sonra kanuni temsilcilerin şahsi malvarlığına başvurulması gerektiği anlamına gelmektedir. Bu husus SGK prim borçlarından doğan sorumluluğa kıyasla farklılaşmaktadır. SGK prim borçlarından sorumluluğun doğumunda şirket yönetim kurulu üyeleri kuruma karşı müşterek ve müteselsil olarak doğrudan sorumlu kılınmaktadır.

  • Kusur ve Vergi Cezaları

Kanuni temsilcinin vergi borçlarından sorumluluğunda kusur durumu da önem arz edebilir. VUK md.10’da temsilcinin sorumluluğunun, verginin ödenmemesi gibi kusurlu bir davranışına bağlandığı kabul edilir. Bu bağlamda, Yargıtay ve Danıştay kararları temsilcinin sorumluluğunu bir tür hizmet kusuru veya ihmale dayalı sorumluluk olarak değerlendirmektedir. Uygulamada, temsilci hakkında ödeme emirleri genellikle verginin aslı ve gecikme faizleri için söz konusu olmakta; vergi cezaları ise temsilciden talep edilmemektedir. Bunun nedeni, vergi cezasının şahsi cezai karakteri ve VUK md.10’daki sorumluluğun daha çok vergi aslını güvenceye almak amaçlı görülmesidir. Yine de bazı durumlarda vergi cezalarının da temsilcilerden istenebildiği görülmekle birlikte, Danıştay’ın yerleşik içtihadı, temsilcinin kusuru olmaksızın kesilen vergi cezalarının temsilciden tahsil edilemeyeceği yönündedir. Uygulamada görülmektedir ki, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu esasen ödenmeyen vergi tutarı ve ferileri ile sınırlı olup, vergi cezası gibi cezai sayılabilecek yaptırımlar ancak temsilcinin kendi kusurundan ileri geliyorsa gündeme gelmektedir.

  1. Sorumluluktan Kurtulma

Yönetim kurulu üyeleri, şirketin vergi borçlarının ödenmemesi nedeniyle şahsi sorumlulukla karşılaşmamak için bazı önlemler alabilirler. Örneğin, göreve başladıklarında şirketin geçmiş vergi borçlarını kontrol etmek, borç varsa bunların yapılandırılmasını veya ödenmesini sağlamak önem arz etmektedir. Eğer şirketin ödeme güçlüğü varsa, vergi idaresiyle iletişime geçilip ödeme planları veya yapılandırmalar yapılması, temsilcilerin ileride şahsi sorumlulukla karşılaşma riskini azaltabilir. Ayrıca, temsilci görevinden ayrılan bir yönetim kurulu üyeleri ayrıldığı tarihe kadar olan vergisel yükümlülüklerin eksiksiz yerine getirildiğini, vergi dairesine gerekli bildirimlerin yapıldığını kontrol etmelidirler. Özellikle süresi dolan veya istifa eden bir yönetim kurulu üyesi, durumu derhal ticaret siciline tescil etmelive vergi dairesine mümkünse bildirmelidir. Bu sayede, ayrıldığı tarihten sonra doğacak borçlar için sorumlu tutulma ihtimali ortadan kalkabilmektedir.

IV. YARGITAY HGK 16 HAZİRAN 2020 TARİH VR 2016/10-2071 E. VE 2020/405 K. SAYILI KARARI IŞIĞINDA ŞİRKET ORTAKLARININ SORUMLULUĞU

Kararda davacı, anonim şirkete ait 2008 yılı SGK prim borçları için kendisine gönderilen ödeme emrinin iptalini istemiştir. Davacı 2002‑2005 arasında yönetim kurulu başkan vekili olarak görev yapmış; 2005’ten sonra yönetim kurulu üyeliği sona ermiş, ancak şirkette ortak olarak kalmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, borcun tahakkuk ettiği tarihte davacının üst düzey yönetici veya yetkilisıfatı bulunmadığına vurgu yaparak, sırf anonim şirket ortağı olmasının sorumluluk doğurmayacağına karar vermiştir.

Anonim şirket ortaklarının kişisel sorumluluğu yoktur. Ancak
Kararda açıkça belirtildiği üzere, “Anonim şirketlerde ortakların prim borçlarından dolayı üst düzey yönetici ve yetkili olmadıkları sürece sorumlulukları yoktur.”. Dolayısıyla anonim şirkette sadece pay sahibi olmak yönetim kurulu üyeliği veya temsil yetkisi bulunmadığı sürece SGK prim borçları bakımından kişisel malvarlığına başvurulmasına sebep olmaz. Bunun asıl sebebi 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu m. 80 ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m. 88 düzenlemeleridir. İşbu kanuni düzenlemeler sorumluluğu kanuni temsilci ve üst düzey yönetici seviyesine indirgemekte ve ortaklara ilişkin özel bir düzenleme içermemektedir.

Yargıtay, anonim şirket pay sahiplerinin yalnızca pay sahibi sıfatıyla SGK borçları için takip edilemeyeceğini; sorumluluğun ancak temsile yetkili oldukları dönemle sınırlı olduğunu önemle vurgulamaktadır. Anonim şirket ortaklarının limited şirket ortaklarından farkı
6183 sayılı Kanun’un 35. maddesidir. Kanun maddesi, limited şirket ortaklarını sermaye hisseleri oranında kamu alacaklarından sorumlu tutmaktadır. Ancak aynı madde anonim şirket ortakları için uygulama alanı bulmamaktadır. Kanun, açıkça limited şirket pay sahiplerinin sorumluluğunu düzenlemektedir. Anonim şirkette sorumluluk, kanuni temsilcilik sıfatına sahip yönetici ve üst düzey yetkililerle sınırlanmaktadır.  Mahkeme, bozma gerekçesinde bu ayırıma dikkat çekerek, anonim şirkette yalnızca hisse araştırması yapılmasının sorumluluk için yeterli olmayacağını belirtmiştir. Bu durumda sonuç itibariyle anonim şirket ortağı yalnızca pay sahibi ise, şirketten tahsil edilemeyen SGK prim veya vergi borcu için şahsi takibe konu edilmez. Ortak aynı zamanda yönetim kurulu üyesi veya murahhas üye olup temsil yetkisini kullanıyorsa, görevde bulunduğu döneme ait prim‑vergi borçlarından müteselsilen sorumlu olmaktadır. Yönetim kurulu üyeliği sona eren ortak, ayrılış tarihini ticaret siciline tescil ettirerek ileriki dönem borçlarından kurtulabilmektedir. Ancak görevde bulunduğu dönemle sınırlı geçmiş borç riski devam edecektir. Limited şirket ortakları, anonim şirket pay sahiplerinden farklı olarak, şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından sermaye payı oranında şahsi mal varlıkları ile sorumlu olmakla birlikte işbu husus anonim şirket ortakları için geçerli kabul edilmemektedir.

V. SONUÇ

Anonim şirket yönetim kurulu üyeleri, kural olarak şirket borçlarından kişisel olarak sorumlu değillerse de SGK prim borçları ve vergi borçları söz konusu olduğunda özel kanun hükümleriyle önemli yükümlülükler altına girmektedir. SGK prim borçları bakımından, kanun şirket ile birlikte yönetim kurulu üyelerini müteselsilen sorumlu tutmuş; SGK’ya prim borcunun ödenmemesi halinde Kurum’un doğrudan yönetim kurulu üyelerinin tamamına başvurarak alacağını tahsil etmesine imkân tanımıştır. Vergi borçlarında ise kanuni temsilcilerin sorumluluğu, şirketten tahsil imkânsız hale gelmedikçe devreye girmeyen fer’i nitelikte ikincil bir sorumluluktur. Her iki durumda da yönetim kurulu üyeleri kamu alacağının ödenmesinden kendi malvarlıklarıyla sorumlu olup, borcun tamamını ödemek durumunda kalabilirler.

Bu sorumluluk rejimleri, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini özenle ifa etmelerini ve özellikle kamu borçlarının zamanında ödenmesini sağlamalarını zorunlu kılar. Aksi halde, şirketin borcunu ödememesi durumunda devlet alacaklarını üyelerin şahsi malvarlıklarından tahsil yoluna gidebilmektedir. Nitekim yargı kararları da, yönetim kurulu üyelerinin ancak şirketi temsil ve yönetici sıfatına sahip oldukları dönemlerdeki kamu borçlarından sorumlu tutulabileceklerini, bu sıfatları taşımadıkları sürece sırf ortak olmalarının sorumluluk için yeterli olmadığını ortaya koymuştur.