Gümrük Tarifeleriyle Şekillenen Dünya Ticareti

2025 Küresel Ticaret Savaşı: ABD Tarifeleri ve Küresel Reaksiyon

2025 yılı, dünya ticareti açısından dönüm noktası niteliğinde gelişmelere sahne olmakla birlikte ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemine başlamasıyla birlikte uluslararası ticaret ilişkilerinde radikal değişiklikler yaşanmıştır. Uygulanan gümrük tarifeleri, beraberinde yaptırımlar ve misillemeleri getirerek küresel tedarik zincirlerini sarsmıştır.

I. Ticaret Savaşının Sebepleri ve ABD Yönetiminin Gerekçeleri

2025 yılında Trump yönetimi tarafından başlatılan ticaret savaşının arkasında hem ekonomik hem de siyasi motivasyonlar yer almaktadır. Resmi söylemlerde, bu politikanın temel dayanağı olarak “karşılıklılık (mütekabiliyet)” ilkesi ve adil olmayan ticaret uygulamalarına karşı durma iradesi öne çıkarılmıştır. Başkan Trump, ABD’nin yıllarca  ticaret ortakları tarafından suistimal edildiğini ve tek taraflı tavizler verdiğini savunmuş; bu duruma son vermek amacıyla tarifelerin getirildiğini ifade etmiştir. Yeni gümrük vergileri, “karşılıklı vergi” olarak tanımlanmış ve ABD’nin sadece diğer ülkelerin uyguladığı seviyede vergi koyduğu vurgulanmıştır.

Bu yaklaşımın bir diğer temel gerekçesi ise ABD’nin dış ticaret açığının azaltılması hedefidir. Trump ve ekibi, Çin, Meksika ve Almanya gibi ülkelerle olan yüksek ticaret açıklarının Amerikan ekonomik refahını olumsuz etkilediğini belirtmiş; bu açığın kapatılması için tarifelerin stratejik bir araç olarak kullanılacağını açıklamıştır. ABD’nin bazı sektörlerde (örneğin çelik ve yarı iletken üretimi) dışa bağımlılığını azaltma hedefiyle iç üretimi teşvik etmek ve aynı zamanda hazineye günlük milyarlarca dolarlık gelir yaratmak, uygulanan politikanın gerekçeleri arasında yer almıştır.

Trump yönetimi, Çin’i sadece ekonomik bir rakip değil aynı zamanda jeopolitik bir tehdit olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle, Çin’in teknolojik gelişimini yavaşlatmak amacıyla Huawei gibi şirketlere uygulanan ihracat kısıtlamaları ve tarifeler birlikte devreye alınmıştır. Bu politikalar aynı zamanda ideolojik bir dönüşümün de sinyalini vermiştir.

Trump yönetimi ayrıca uyguladığı tarifeleri yalnızca ekonomik nedenlerle değil, ulusal güvenlik gerekçeleriyle de savunmuştur. Özellikle Kanada ve Meksika’ya yönelik getirilen %25 oranındaki vergiler, bu ülkelerin yasa dışı göç ve uyuşturucu ticaretini önlemede yetersiz kalmalarıyla ilişkilendirilmiştir. Beyaz Saray, sınır güvenliği eksikliklerinin ve fentanil (‘‘uyuşturucu maddesi’’) gibi tehlikeli maddelerin ABD’ye girişinin engellenememesini tarifelerin meşru gerekçeleri arasında saymıştır.

Bu ticaret savaşları sadece ekonomik gerekçelerle sınırlı kalmamış, çok kısa sürede küresel çapta ciddi diplomatik etkiler de doğurmuştur. Tarifelerin ilanıyla birlikte dünya genelindeki finans piyasalarında şiddetli dalgalanmalar yaşanmış, yüksek riskten kaçış eğilimi gözlemlenmiştir. Politika bu denli belirsizliği, iş dünyasının karar alma süreçlerini sekteye uğratmış; tüketici güveninde azalmaya ve fiyatlamada zorluklara neden olmuştur.

Orta vadede ise ticaret savaşları, küresel tedarik zincirlerinin yeniden şekillenmesini gündeme getirmiştir. Şirketler, yıllarca “just-in-time[1] üretim modeliyle en düşük maliyetli ve verimli bölgelerde üretim yapmaktayken ithalat maliyetlerinin birden artması bu sistemi bozmuş; üretim ve tedarik planlamasında ciddi sorunlar yaşanmıştır. Örneğin Alman otomotiv devleri, hem Avrupa hem de Meksika’daki üretimlerini ABD pazarına yönelik kurgulamışken, hem AB hem de Meksika ürünlerindeki tarife güncellemeleri, bu şirketleri ciddi maliyet baskısı altına almıştır. Böylece bu yeni nesil ticaret rekabeti, sadece ulusal ekonomiyi değil, çok uluslu üretim ve dağıtım ağlarını da sarsmıştır.

II. ABD’nin Gümrük Tarifesi Hamleleri

2025 yılı başından itibaren ABD, agresif tarife uygulamalarıyla ticaret stratejisini yeniden şekillendirdi. 1 Şubat’ta Çin, Kanada ve Meksika’dan gelen tüm ürünlere %25; enerji kaynaklarına ise %10 oranında vergi getirilmiştir.  4 Şubat’ta Çin’den gelen ithalatlara %10 ek vergi uygulanırken 800 USD altı gönderiler için “de minimis[2] muafiyeti kaldırılmıştır.

2 Nisan’da Trump, 800 USD üzerindeki tüm ithalatlara yönelik %10’luk “Kurtuluş Günü” vergisini duyurmuştur. Kurtuluş Günü itibari ile tüm ithalatlara %10 oranında bir temel tarife uygulanacağı kararlaştırılmıştır. Yabancı otomobillere ise %25’lik bir gümrük vergisi getirilmiştir. Bu hususta ABD, Türkiye ve Birleşik Krallık’tan ithal edilen ürünlere yalnızca %10’luk veri uygulanacağı kararlaştırılmıştır. Buna karşın Çin’den ithal edilen ürünler kapsamında gümrük vergisi %34 olarak belirlenirken, Avrupa Birliğine’de %20 oranında gümrük vergisi getirilmiştir.  Tüm bunlara ek olarak ABD Başkanı Donald Trump, Meksika’nın ABD-Meksika-Kanada Anlaşması (‘‘USMCA’’) kapsamına giren ürünlerine gümrük tarifesi uygulamayacaklarını duyurdu. ABD-Meksika-Kanada Anlaşması (‘‘USMCA’’) kapsamında ithal edilen otomobil parçaları için geçici bir muafiyet sağlanmıştır. 9 Nisan’da ise ülke bazlı tarifeler 90 günlüğüne durdurulup evrensel %10 oranı uygulandı. Çin mallarına uygulanan vergi 9 Nisan’da %84’e çıkarıldı.

Yeni tarife paketi, ABD’nin 180’den fazla ticaret ortağına farklı oranlarla uyguladığı, neredeyse küresel kapsamlı bir tarifeler silsilesi haline geldi. Türkiye ve Birleşik Krallık %10 ile en alt dilimde yer aldı. Avrupa Birliği ülkelerine %20, Japonya’ya %24, Çin’e toplamda %34, bazı ülkelere ise %49’a varan oranlar getirildi.

III. Çin’in Sert Misillemeleri

Çin, ABD’nin uygulamalarına karşılık olarak 4 Mart’ta tüm ABD ürünlerine %34 oranında tarife getireceğini duyurdu. Bu oran 9 Nisan’da %84’e, 11 Nisan’da ise %125’e çıkarıldı. Çin, Hong Kong ve Makao’dan gelen ürünler için %145’e kadar misilleme tarifesi uyguladı. Ayrıca nadir toprak elementlerinin ihracatını kısıtladı ve 30 tane ABD savunma şirketine yaptırım kararı aldı. Çin, bu hamleleri DTÖ’ye taşıyarak dava açtı ve ABD’nin uygulamalarını “tek taraflı zorbalık” olarak nitelendirdi.[3]

IV. Avrupa Birliği’nin Temkinli Yaklaşımı

AB, ilk etapta ABD’ye karşı misilleme tarifelerini erteleme yoluna gitti. 1 Nisan’da planlanan %25’lik tarifeler 90 günlüğüne duraklatıldı. Ancak, 13 Nisan itibarıyla daha geniş kapsamlı bir tarife paketi hazırlığı olduğu bildirildi. Nisan ayında ise genel olarak %20 ek tarife uygulanmaya başlandı.

ABD’nin AB ürünlerine uyguladığı vergiler, özellikle otomotiv, çelik, makine ve ilaç sektörlerini hedef aldı. AB yaklaşık 26 milyar € değerinde Amerikan ürününe misilleme tarifesi planladı. Bu ürünler arasında burbon viskisi ve tarım ürünleri yer aldı. Trump ise Avrupa’dan gelen alkollü içeceklere %200 tarife tehdidinde bulundu. AB, DTÖ nezdinde dava açma hazırlıklarına girişti.

V. Kanada ve Meksika’nın Cevapları

ABD’nin 4 Mart’ta yürürlüğe koyduğu yeni gümrük tarifelerine karşılık olarak, Kanada aynı gün misilleme tarifelerini devreye soktu. Kanada, ABD’ nin benzer bir önlemine misilleme olarak, ABD’den ithal edilen bazı araçlara %25 oranında gümrük vergisi uygulamaya başladığını duyurdu.

Meksika ise bu konuda hemen adım atmayacağını, beklemede kalacağını açıkladı. Ardından 6 Mart’ta Başkan Trump, ABD-Meksika-Kanada Anlaşması (‘‘USMCA’’) kapsamındaki ürünlere uygulanan tarifeleri erteledi. Bu karar, Meksika’dan yapılan ithalatın yaklaşık %50’sini, Kanada’dan yapılanın ise %38’ini etkiliyordu. Başlangıçta muafiyetin 2 Nisan’da sona ermesi öngörülse de, ABD bu ertelemenin süresiz olacağını duyurdu. Ancak kısa süre sonra ABD, Meksika ve Kanada dahil olmak üzere tüm ülkelerden yapılan çelik, alüminyum ve otomotiv ürünleri ithalatına yönelik kapsamlı tarifeler getirdi.

Trump, bu politikayla ABD’nin Kanada ve Meksika ile olan dış ticaret açığını azaltmayı, her iki ülkeyi sınır güvenliği konusunda özellikle yasa dışı göç ve fentanil kaçakçılığına karşı daha sıkı önlemler almaya zorlamayı ve yerli üretimi teşvik etmeyi hedeflediğini belirtti. Ancak Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, Kanada Başbakanı Justin Trudeau bu tarifeleri hem haksız bulduklarını hem de USMCA kurallarına aykırı olduğunu dile getirdiler. Trudeau, Trump’ın bu tarifeleri Kanada’yı ABD’ye ilhak etmeye zorlama aracı olarak kullanmayı düşündüğünü öne sürdü. Ekonomistler ise tarifelerin üç ülke arasındaki ticareti sekteye uğratacağını, tedarik zincirlerini bozacağını ve tüketici fiyatlarını artıracağını ifade etti.

VI. Türkiye’nin İtidalli Yaklaşımı

Amerika Birleşik Devletleri’nin yürürlüğe koyduğu yeni gümrük tarifeleri, küresel ticaret dengelerini önemli ölçüde etkilerken, Türkiye açısından hem yeni fırsatlar hem de dikkatle ele alınması gereken riskler doğurmuştur. Özellikle Çin ve bazı Asya ülkelerine uygulanan yüksek vergi oranları, Türkiye’yi ABD pazarı için alternatif bir tedarikçi konumuna taşımıştır.

Yeni tarifeler kapsamında Türkiye’ye ek bir vergi uygulanmamış, genel gümrük vergisi %10 ile sınırlı tutulmuştur.Türkiye, Asya’daki bazı üretici ülkelere kıyasla daha uygun maliyetlerle ABD’ye ihracat yapma imkânı elde etmiştir.Tekstil, otomotiv yan sanayi, ambalaj, gıda ve ev eşyaları gibi üretim gücünün yüksek olduğu sektörlerde rekabet avantajı artmıştır.

ABD’nin yeni gümrük tarifeleri, ilk bakışta Türkiye’yi diğer ülkelere kıyasla avantajlı bir konuma taşımış gibi görünse de bu durumun sektörel bazda dikkatle analiz edilmesi gerekmektedir. Her ne kadar Türkiye bazı sektörlerde öne çıkma potansiyeline sahip olsa da, ABD’nin Türkiye’ye zaman zaman uyguladığı ek vergiler ve Türkiye’nin altyapı kapasitesi gibi etkenler bu avantajların sürdürülebilirliğini sınırlandırabilir. Bu nedenle, potansiyel fırsatların gerçek anlamda değerlendirilebilmesi için üretim gücünün ve sektör bazlı hazırlıkların iyi analiz edilmesi önem arz etmektedir.

VIII. Sonuç ve Değerlendirme

2025, ABD’nin küresel ticaret vizyonunu kökten değiştirdiği bir yıl olarak tarihe geçti. Koruyucu ekonomi politikaları, yalnızca ABD ekonomisini değil, tüm dünyayı etkiledi. Çin’in hızlı misillemeleri, AB’nin temkinli ancak etkili tutumu ve Kanada’nın kararlı karşılıkları bu sürecin öne çıkan dinamiklerindendi. Ticaret savaşının etkileri yalnızca tarifelerle sınırlı kalmayıp, stratejik madenler, savunma yaptırımları ve posta rejimlerine kadar genişlemiştir. Sürecin ilerleyen aylarda yapılacak yeni müzakerelerle netlik kazanacağı öngörülmektedir.


[1] Tam Zamanında (just in time) yaklaşımı üretimin organize edilmesi için kullanılan bir yöntemdir ve amaçlanan malzemelerin fabrikaya tam olarak kullanılacakları anda ulaşmasıdır. Kısacası şirketin üretim faaliyetleri için ham maddeleri gereken miktarda ve zamanında teslim almasıdır.

[2] De minimis, farklı ülkeler tarafından belirlenen bir eşik değerini ifade eder; mallar bu değer eşiğinin altında olduğunda, hiçbir vergi veya harç alınmadan ithal edilebilir.

[3] Türkiye Forbes “Çin’den ABD’ye İlk Tepki: Tipik Bir Tek Taraflı Zorbalık Uygulaması.” Forbes Türkiye, https://www.forbes.com.tr/makale/cin-den-abd-ye-ilk-tepki-tipik-bir-tek-tarafli-zorbalik-uygulamasi. Erişim Tarihi: 24 Nisan 2025.